İklim Krizi Meselesine Bakış

  Çok değil Kovid salgını öncesine kadar konuştuğumuz ”iklim değişikliği’ ‘ meselesini artık ”iklim krizi” olarak ele alıyoruz. Bu durum dünyanın içinde bulunmuş olduğu krizin somut kırmızı alarmdır. Artan küreselleşme ve tüketim çılgınlığı ile krize sürüklenme ivmesi o kadar hızlı bir şekilde artış gösteriyor ki yeni ve gelecek dünyanın en önemli meselesi haline geldi.  İklim krizinin oluşturduğu kaygı maalesef ki arkası boş bir kuruntu değildir. Kirlenmenin ve karbon salınımının şuan ki gidişatına bakılarak yüzyıl sonundaki mevcut dünya için öne sürülen tahminler oldukça korkutucudur.

  İklim krizi, küresel ısınmanın sonucu oluşan bir durumdur. Küresel ısınma; sera gazlarının atarak atmosferi çevrelemesi ve yer yüzündeki ısının oluşan bu gaz duvarı ile karşılaşarak atmosferden dışarıya çıkamayarak içeriye hapsolması, öte yandan da yine çevre kirliliği sonucu ozon tabakasının incelip delinmesi ile güneşten gelen zararlı ışınların süzülmeden direkt olarak atmosferden yeryüzüne yansıması sonucu artan ısınma ile meydana gelen bir olaydır. Küresel ısınma dünyaya kendi ellerimizle verdiğimiz zararın çift yönlü darbesinin resmi, iklim krizi de onun en bidin sonucudur.

  Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) raporuna göre gezegenim bugün sanayileşme öncesiden nazaran 0.98 santigrat daha sıcaktır. Maalesef ki 1 derece nicel olarak insanlar tarafından azımsansa da olaya küresel değişimler boyutunda bakıldığında işin ciddiyeti alenen görülebilir. Dünyanın bir çok yerinde göller kuruyor, hayvancılık ciddi oranda azalıyor, sulak ve otlak alanlar tükeniyor. Yenilenebilir kaynakların hızla tükenmesi ile birlikte dünyaya verdiği zararla sıcaklıkların artmasıyla buzullar eriyor, deniz mili  seviyesi artmasıyla birlikte taşkınlar, seller artıyor. Sıcaklıkların artması ile sadece Avrupa’da ölenlerin sayısı 3.495 kişi sayısına ulaştı. Özellikle Avusturalya kıtası ve Türkiye’ de 2021 yılında yaşanmış olan yangınlar direkt olarak küresel ısınma yani iklim krizinin bir sonucudur.

 Tek bir isim olarak adlandırdığımız küresel ısınma aslında büyük bir felaketler silsilesidir. İklim krizinin gözlemlediğimiz sonuçları yanında karşılaşacağımız sonuçların öngörülerine bakıldığında ise; mevcut İngiltere ve Avrupa kıtasının artan yağışlar ile çokça sel felaketi ile karşı karşıya kalınacağına, Asya’da ekvator çevresinde bulunan ada ülkelerinin deniz altında kalacağına, Afrika gibi  küresel krizi bizlerden yüz yıllarca önde yaşayan bir kıtanın yaşamının yok’a ineceğine, denizlerde balık yerine plastikleri göreceğimize, politik boyutta: Göçler ve iklim mülteciliği probleminin baş kaldırılacağına tespitler ve vurgular yapılıyor. Tüm bu tahminler asırlar sonrası değil yüzyıl sonunun muhtemel akıbeti olarak görülüyor.  Sanıyorum içinde bulunduğumuz krizin boyutu tüm bu çıktılarla az çok anlaşılıyordur. Bu dünya bizim yuvamız ve bu yuvanın selameti için hem bireysel hemde devlet elli ivedilikle politikalar yürürlüğe getirilerek uygulanmaya konmalıdır.

  2015 yılında 191 ülkenin taraf 195 ülkenin imzacı olduğu küresel bir iklim mutabakatı olan Paris İklim Anlaşması uluslararası alanda atılmış büyük bir adımdır. Bu anlaşma ile 2100 yılına kadar ısı artışının 1.5 santigrat derece ile sınırlı tutulması hedeflenmiştir. Bu hedef üzerine ”net sıfır” politikası geliştirilmiş ve insan kaynaklı faaliyetler sonucu olarak atmosfer salınan ve sera etkisine neden olan karbondioksit, metan, azot oksit gibi gazların miktarını yeryüzü tarafından doğal olarak emilen sera gazı miktarı ile eşitlemek yani atmosfere yeni atmosfer emisyonları eklememek devletlerce taahhüt edilmiştir.

  Mevzu olan diğer bir uluslararası sözleşme ise şuan tasarıda olan   COP26 Dünya Liderler Zirvesidir. 2022 Kasım ayında yapılması tasarlanan bu zirve ile katılımcı devletlerin 2050 yılına kadar karbon salınımını ” sıfırlamalarının” taahütü beklenecek.

 İklim krizinde başarılı olmak çin mevcut durumda stratejik politikaların başat rol oynadığı bir büyüme modeli yerine geleceğe yönelik dinamik politikalar geliştirilen modeller tercih edilmelidir. Bu politikaların sürdürülebilirliği çok önemli bir noktadır. Paris Anlaşması önümüzdeki 80 yılı COP26 önümüzdeki 30 yılı kapsayan ve sürdürülebilir olması hedeflenen atılımlardır. Çünkü bu denli küresel bir krizin varlığı sistemde düzenlemelerle değil ancak paradigmaların yıkılıp tehdide uyarlanmış devamlı nitelik taşıyan yeni politikalarla etkisi azaltılabilir. Bu hususta da en önemli üzerinde durulması gereken nokta tüketim çılgınlığını dizginlemeye yönelik bilinçlendirme ve uygulamamlardır.

 İklim krizi teknolojikleşmeden ayrı tutulacak bir olgu değildir. Teknoloji ile sanayileşme meydana gelmesi ile artan üretimlerle meydana gelen atıklar, enerji tüketimine kirlenmelerin yanına gelmesi ile birlikte elektronik aletlerin kullanımında karbon ayak izinde yadsınamaz bir orana sahiptir. Dijital kirlenme, internet ve elektronik aygıtlarla yaptığımız her hareket sonucu meydana gelir. 2019 verilerine göre dünya sera gazı emisyonun %3.8 ‘ i teknolojik kullanımlar sonucu meydana gelmektedir ve yine dünya kirliliğinin % 16’sını  dijital kirlilik kapsamaktadır. bu rakamlar çok ciddi ve hızla dijitalleşen bu küresel dünyada da bu rakamların çok daha fazla artması kaçınılmaz bir akıbettir. Araştırmalara göre bu artış yılda % 5 – 7 arasında olacaktır. atılan her mail, başında sıkılarak hatta uyularak izlenilen her film, depolanan her datanın dünyaya vermiş olduğumuz zarar oldukça büyüktür. Bunlar her ne kadar ufak hareketler olarak görünsede nerdeyse her insanın giderek artan teknolojik bağımlılığını düşündüğümüzde geleceği ile zorunlu düşünülmesi gereken bir alan haline geliyor. Dijital kirlilik bu kriz özelinde özellikle üzerinde durulması gereken meselelerden bir tanesidir.

 İklim krizinin dünyaya vermiş olduğumuz zararın sonucu verilmiş bir cezalandırmadır bu yüzden bu meselede telafiler yapılmalı eskiye dönüş için çaba sarf edilmelidir. Bu hususta gençlere büyük görev düşüyor, her birey kendini iklim aktivisti olarak tanımlamalı ve üzerine düşen her hassas davranışı ve çevresine olan bilinçlendirme görevini üstlenmelidir. Bir birey binleri, binler ise tüm dünya insanını oluşturur. Bu yüzden herkesin sorumluluk sahibi olması ile çözülebilecek bir meseledir. Plastik kullanımından kaçınılmalı, enerji kaynakların kullanımına dikkat edilmeli, su israfından kaçınılmalı, doğaya zarar verecek her türlü kullanım azami seviyeye indirilmeli, bu hususta en suçsuz olan doğa ve diğer canlılar için çevreci davranılmalıdır ve bu dünyaya sahip çıkılmalıdır. Çünkü bugün yaptığımız her hareket bizden sonra gelecek olanlara mirastır.

YAZI

INTWOP Yönetim Kurulu Üyesi Cennet İnce

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s